Yıllardır maruz kaldığım kara propagandayla mücadeleye kendimi o denli kaptırmışım ki söz hakkı verilmeden yargısız infaz edildiğimi çok sonraları fark ettim. Babam da hayatta olmayınca meğer beni kolayca gözden çıkaran basiretsiz aile büyüklerimin*** insafına kalmışım.
Alevi Kürtler olarak sahipsiz kalmış, parçalanmış bir toplumuz. KURUMSAL güç odakları kent yaşamıyla birlikte ilişkilerde artan bu kopukluğu sistemin araçlarıyla kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. En başta ailem ve yakınlarım, yanlış yola sapanları toplumdan dışlayarak cezalandıran kadim geleneğimizi menfaatleri doğrultusunda suiistimal eden bu güç odaklarının oyununa geldiler.
Devlet içinde devlet olmuş paralel yapılanmalar yıllardır deepfake teknolojisiyle aleyhimizde imaj mühendisliği yapıyorlar. istihbaratın terörle mücadele için kullanma izni olan casus yazılımları tezgah ve kumpaslarda kullanıyorlar. Bizleri ürettikleri manipulatif bilgi ve belgelerle istedikleri kılığa sokup ortalığa servis ederek insanlığa karşı suç işiyorlar. Yıllardır kamuya açık Blog yazılarımda konuya ilişkin somut bilgileri paylaşıyorum. Ne var ki üç maymunu oynayan Emniyet ve Yargı birimleri bu suça ortak olmayı sürdürüyorlar. Sizi haklı ve mağdurken maddi manevi yılgınlığa uğratmaya ve kriminalize etmeye programlı kurum içi düzeneklere çalışıyorlar: Bkzn.
Kara propagandayı başlatan Yozgatlı Gür'ler ve Samsun Çarşambalı Altaylı'lar durumdan daha fazla kârla çıkmanın hesabını yaptılar. Sırtlarını yasladıkları güç odaklarına güvendiler. Ağır iftiraları resmi kayıtlarına geçirmekten çekinmediler. YARGI ve EMNİYET birimleri de bunlara çalıştı: Bknz - Suçun Maddi Delillerinin Üretilmesi - Nitelikli İftira Suçu (TCK - 267).
Hasbelkader yaşıyoruz şu hayatı...
Telefon ve internet bağlantılarım uzun zamandır paramiliter siber çetelerin takibi altında. Yıllardır dijital hilelerle istedikleri ekleme-çıkarmayı ve kurguyu yapan siber kumanda masalarının hedefindeyim. 2019'da ortaya çıkan kanıtlardan konut dokunulmazlığımın çocuk istismarcısı adi çeteler tarafından ihlal edildiğini öğrendim. Oysa bir sene öncesinde binada yaşanan başka şüpheli durumlar üzerine mahalle karakoluna gidip soruşturma talebinde bulunmuştum. Ancak bir netice alamamıştım. Bu çeteler kurumlardaki uzantılarıyla paralel hareket ediyorlar. Nitelikli iftira düzeneklerinde ve sosyal ağlarda ergen trolleri "cezasızlık zırhı" olarak kullanıyorlar. 2000'li yıllardan itibaren bizlere musallat edilen, 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından sonra da kirli tezgah ve saldırılarına kaldıkları yerden devam eden canlı hücreler, devlet kurumlarında ve farklı siyasi oluşumlarda renklendirme usulüyle varlıklarını sürdürüyorlar. Dünyanın en sefil iftira düzenekleriyle onur ve haysiyet cellatlığı yapıyorlar. Bana yönelik kurumsal destekli saldırılarda hikayesi önceden yazılmış şaibeli bir ölümle ortadan kaldırılmam planlandı. Dışarıda beni dijital takibe alanlar yıllarca ellerini kollarını sallayarak evime girip çıkmışlar. Çocuk çocuğu kullanarak manipulatif bilgi ve belge üretecek kadar aşağılık bir düşmanlık örneği sergilediler.
(***) Babam yıllar önce büyük ablamın evlilik sorunları yüzünden damadını vurdu ve cezaevinde yattı. Annem muhtemelen bu defa benim evliliğimin bakiyesi sorunlar yüzünden erkek kardeşlerime zarar gelmesinden çekindiği için aleyhimde hareket etti. Oysa ne evlilik ne boşanma süreçlerine ailemi dahil etmemiştim. Babamın olayından sonra ailemiz dağılmıştı. Annemle ve kardeşlerimle yıllarca hiç görüşmedim. Boşandığımı psikolog ablamın dışında aileden bilen kimse yoktu. Eski eşim F.Kemal Altaylı, TMSF avukatı sevgilisiyle birlikte kurdukları tezgahlarda, devletteki sosyal ve siyasal güç ilişkilerinin yanı sıra, ailemdeki iletişimsizliği de "işlevsel" hale getirmişti. Bknz - Hayatımız Türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğünü gösteren lab sahasına döndü.