1 Ocak 2013 - Öğle saatlerine doğru - Kadıköy
Kadıköy Çarşı durağında nostaljik tramvaydan henüz inmiştik. Yılın ilk sabahını kentin boş sokaklarında gezerek geçirmek istedik. Oğlum Cem her zamanki gibi telefondan oyun açmam için ısrar ediyordu. Birkaç adım önümüzden giden babasına bu konuda bana destek olması için seslendim. Tam o sırada esmer yağız bir delikanlı bomboş meydanda yüzünde tuhaf bir sırıtmayla gelip ikimizin arasından geçti. Çok acayip bir andı. Kemal gözlerini bu gençten ayırmadan abartılı biçimde bana bağırmaya başladı. Tadım ziyadesiyle kaçmıştı... Psikolojik şiddetin bir türü olduğunu çok sonraları anladığım o dengesiz ruh haline katlanmak istemedim. Oğlumu üzmemek için Kemal'e nazikçe eve dönmek istediğimi söyleyip yanlarından ayrıldım. İçimde kopan öfkeyle Kadıköy Çarşısı'na daldım. Birkaç dakika sonra oğlumun arkamdan bana seslenerek koşa koşa geldiğini gördüm. Şaşırmıştım. Çünkü üstüne basa basa "Cem seninle" deyip yanından ayrılmıştım. Cem'i o telaşlı haliyle arkamdan koşarak geldiğini görünce Kemal'i aradım. Telefonu kapalıydı... Cem'le eve dönmek yerine Moda taraflarıa doğru yürüdük. Bir-iki saat sonra telefonum çaldı. Arayan Kemal'di. Bana ilk söylediği şey: "Cem yanında mı?" oldu (!) Çocuğun kaybolma riskini göze alacak kadar aklını kaybetmiş olmalıydı. Hipnoz olmuşcasına o delikanlının peşinden mi gitmişti? Bunun için durduk yere kavga çıkarıp Cem'i de arkamdan mı yollamıştı?
Bu olay, kaçak göcek ilişki yaşadığı tmsf avukatı nagihan gür***'ün yılın ilk günü için ayarladığı özel bir fantazi miydi yoksa daha beter bir şey miydi bilmiyordum. Benzer bir olayı yıllar evvel Cem'e dört aylık hamileyken yaşamıştım. Tatile giderken yolda Çanakkale'nin ortasında arabadan inip ortadan kaybolmuştu. Birkaç saat sonra hiçbir şey olmamış gibi karşıma çıkmıştı.
Kemal'in ayrıntısını bilmek dahi istemeyeceğim karanlık tarafları, sapkınlıkları, kepazelikleri o günden sonra tek tek önüme dökülmeye başladı. Adamın evliliğimizin başından beri önüne gelenle düşüp kalkan, farklı fantaziler peşinde koşan, kurduğu çarpık ilişkilerle beni ve evladımı tehlikeye atan biri olduğunu geç de olsa öğrenmiş bulundum. Gözüme inen perde yeni yeni açılıyordu. Aile kurduğum adamın yalancı bir manipulatör olduğunu fark etmem on beş yılıma mal olmuştu. Gizli sapkın bir tarikatın üyesi gibi davranmıştı. Evliliğimizin başından beri dağ gibi yığılan yalanlarında fazlasıyla soğuk kanlıydı.
Aslında 2008'de ortaya çıkan vahim bir olay gerçeğe yeterince ışık tutmaya yetiyordu. Ancak psikolog ablamın Kemal'i aklayan tutumu ve Kemal'in yalvar yakar inkâr edişleri evliliğimi sürdürme kararımda etkili olmuştu.
Evliliğimizdeki ikinci kırılma anı 2011'de yaşandı. Kemal'in izaha muhtaç tutarsızlıkları, yalanları, ısrarlı inkârları o sene babamın vefatından sonra tırmanışa geçmişti. İşe giderken evlilik yüzüğünü kapıdaki ayakabılığa sakladığı ortaya çıktı. Buna bile bahane bulmaya çalışıyordu. Nihayet 2014'teki anlaşmalı boşanmayla bu karanlık insandan kurtulduğumu zannederken, 2016'da evlendiği uzatmalı sevgilisi - tmsf yozgat kontenjanından - avukat nagihan gür altaylı'yla birlikte hayatıma kara çadır gibi çöktüler. Beni hayatlarından tamamen ekarte etmek için itibarsızlaştırma çetelerini peşime taktılar. Dava ve soruşturma bombardımanlarıyla maddi manevi yılgınlığa sebep oldular. Evimde yıllarca ne can ne mal güvenliğim olmadan yaşamışım. Saldırıları halen devletteki paralel yapılanmalar ve cemaat/hemşerilik çıkar ağları eliyle sürüyor.
Evimde ya da dışarıda başıma gelmiş veya bundan sonra gelebilecek her şeyin sorumlusu Yozgatlı Gür'ler ve Samsun Çarşambalı Altaylı'lardır.
(***) Kemal'in TMSF çatısı altında avukat Nagihan Gür'le olan sadakatsizliği evliliğimizin son yıllarına denk gelir. O vakitler kadın da evliymiş. Kemal, 2013'ün yazında ilk defa "TMSF'den acil çağırıyorlar" yalanıyla yıllık iznini iki kez bölerek oğlumla beni Ören'deki yazlıkta bırakıp, bu kadını İstanbul'da evimize, yatağımıza kadar getirmiş onursuz bir adamdır. Beni ve oğlumu tehlikeye atan paramiliter çetelerin saldırıları o günlere uzanıyor: Bknz.