Nereden nereye... Her şeyi ters-yüz eden yavuz hırsızlarla savaşıyoruz...

HERKES HER ŞEYİ KONUŞUR. HAKİKAT İSE YAŞANMIŞ OLANDIR.

2001 yılında evlendiğimizde Kemal bankacılıkta yaşanan krizin kriz-zedelerinden işsiz biriydi. Şişli'de kapıları bile olmayan eşyasız bir evde yaşıyordu. Kenarda kıyıda parası yoktu. Mütevazı bir nikahla evlendik. Ev kirası 100 tl daha uygun diye Anadolu yakasına geçtik. Evi tuttuğumuz gün, üzerimizdeki tişörtleri ters çevirip duvarları kendimiz boyadık. Kemal bir yıl işsiz oturdu evde. Gelecekten ümidini yitirmek üzereydi ki BDDK'dan bir kadro çıktı. Ben o sıralar Reuters borsa muhabiriydim. Evimizi, eşyamızı yavaş yavaş aldık. Ben 2004 yılına kadar çalışıyordum. 2005 yılında oğluşumuz dünyaya geldi. Sonrasında ev idaresini ben üstlendim, Kemal çalıştı. İş arayışlarım olsa da hemen bir işe girmek yerine oğlum Cem'in bakımını üstlenmekten memnundum. Bakıcı parası, işe gidip gelme benzin masrafı çalışmaya değmiyordu. Sigortamı dışarıdan ödüyorduk. Ekonomik açıdan savurganlığa kaçmıyorduk. Tek maaşa rağmen genç yaşımızda kemerleri sıkıp ev-araba sahibi olduk. Ne talihsizliktir ki hiç güvenmemem gereken biriyle evlilik birlikteliği kurduğumu net biçimde anlamam on beş yılıma mal oldu. On beş yılla kalsa iyiydi... 2014'ten bu yana tam on senedir peşime taktıkları kurumsal destekli sağ ve sol paramiliter çetelerin saldırıları karşısında ayakta kalma mücadelesi veriyorum.

Sonrası, sonrası buraları takip edenlerin malumu. 1999'dan boşandığımız güne kadar kişiliğinin karanlık taraflarını çözemediğim, benimle evliyken uzatmalı sevgilisiyle benim evimde benim yatağımda düzüşecek kadar arsız, çocuğunun annesine iftira düzenekleri kuracak kadar şahsiyetsiz bir adam. TMSF Yozgat kontenjanından uzatmalı sevgilisi ve şimdiki eşi avukat Nagihan Gür Altaylı'nın başlattığı, yıllara uzanan kurumsal destekli nitelikli iftira düzeneklerinin suç ortaklığını yaptı.

NE DEMİŞLER; YAVUZ HIRSIZ EV SAHİBİNİ BASTIRIR...

2014 Ocak'ında startı verilen nitelikli iftira düzenekleri karşısında kurumsal muhatap bulmakta zorlandım. Mahkemeler, Savcılık ve Emniyet birimleri liyakat yerine belli güç odaklarının işlevsel aparatı gibi hareket etti.  Devletin varlık nedenini sorgulama noktasına geldim. 

Paralel yapılanmalara çalışan omurgasız insanlar sanırım benim gibi sosyalist fikirleri savunan Alevi Kürt bir yurttaşa her tür aşağılık iftirayı atmayı "vatanseverlik" zannettiler. Ne diyelim, Allah insana düşmanlık edenin bile mert olanını nasip etsin...



Bu blogdaki popüler yayınlar

Son 5-6 yıldır elimi attığım her işin altından istisnasız çok kötü kokular geliyor

Devletin en kilit kurumlarında Cemaat/hemşerilik/siyasi çıkar grupları

Bir tür yasalar üstü "tecrit ve imha" yöntemiyle mi karşı karşıyayız?