Rasyonel davranması gereken kurumlar nesnel doğrulardan uzaklaşırsa...

Örümcek ağları gibi hayatımıza çöken paralel devlet yapılanmaları   Kişileri zan altında bırakmaya programlı nitelikli iftira düzeneklerinin geçmişi bundan en az 10-11 yıl evveline uzanıyor.  İnsan hayatına, onur ve haysiyetine kast eden organize saldırıların kurumsal bir arka planı var.  Paralel yapılanmanın bakiyesi organize çeteler Polisin "Sanal Devriye Yetkisi"ni kumpaslarda kullandılar .  Belli kişi ve grupları hedef alan itibarsızlaştırma düzenekleri derin/paralel devlet yapılanmalarının ilgili birimlerinde dizayn ediliyor. Casus yazılımlar  amacının dışında kullanılıyor. M üesses nizamdan infaz kararı çıktığı anda  sağ ve sol paramiliter çeteler   ile  Türk ve Kürt troller  aynı anda devreye giriyor.  İstihbaratın bilgilerini kullanıyorlar.  Zira devletin derin kayıtlarında bizler hakkında bizim bildiklerimizden çok daha fazlası var. Bknz " BTK’ya giden kitlesel veriler nasıl bir zümrenin kontrolü altında?" ...

Soyut bir kavram olan "çocuğun yüksek yararının" somut düzenlemeleri iç hukukumuzda yer alıyor. Anayasa'nın "ailenin korunması ve çocuk hakları" başlıklı 41. maddesinde; "her çocuğun, korunma ve bakımdan yararlanmaları, yüksek yararlarına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babalarıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu" düzenlenmiştir. Anne ve çocuğun yüksek yararı ilkesi yerine üçüncü şahısların menfaatleri doğrultusunda kararlara imza atan mahkemeler, soruşturmaları savsaklayan savcılık ve emniyet birimleri cemaat/hemşerilik çıkar ağları üzerinden yönlendirildi. Hukuku taktiksel yollarla suiistimal edenleri açığa çıkarması beklenen müzekkereler maalesef hiçbir  mahkeme başkanının dikkatini cezbedemedi (?). Kurumların veri bankalarına sızan, bilgi ve belgelerde oynama yapan, soruşturma süreçlerini askıda bekleten, profesyonel dikkat çeldirmelerle algı manipulasyonları yapan, dava dosya eklerini ortadan kaldıran;  Yeditep...

Ülkede siber güvenlikten eser yokken interneti ve akıllı telefon kullanımını millete boca eden kurumsal akıl potansiyel açıkları hesap etmedi mi? On beş yıldır E-DEVLETE geçen, Milli Eğitim Bakanlığında FATİH PROJESİNİ devreye koyup ilkokul çağı çocuklarını internet eğitimiyle tanıştıran bir yönetim siber güvenlik açıklarını öngöremedi mi?  Özelleştirme furyasında TÜRK TELEKOM'u kameralar önünde beyan ettikleri üzere "çok iyi fiyata" sattıklarında, devletlerin namusu olan vatandaşın kişisel veri güvenliğiyle ilgili açıklardan bihaberler miydi? Devletin bekası konusunda söz sahibi olanlar o kararlara imza atmadılar mı?  Ülke insanı internetli telefonların tabana yayıldığı 2010'lardan bu yana örtük bir siber saldırı altında yaşıyor.  Ergen yaştaki çocuklar sistematik olarak internet ve akıllı telefonlar üzerinden siber çetelerin tuzağına düşürülüyor. İğdiş edilmeye hazır körpe zihinler  yıllardır hiç bilmediğimiz güç odaklarının kumandasında şekilleniyor. Bir jenerasy...

Cep telefonlarının hack'lenmesi ilkel bir veri toplama yöntemine dönüşüyor. Biyometrik sensörler ile beyin dalgalarının ölçülmesiyle elde edilen verilerden bahsediliyor (Hariri/2018-Davos). Karmaşık insan davranışlarına/reflekslerine yön verebilmeyi amaçlayan BIG DATA devletlerin mi yoksa şirketlerin mi kontrolünde bilemeyiz... Kimilerine göre "son bağımsız düşünen jenerasyon" olabiliriz. En azından kendi jenerasyonum için bunu söylemek yanlış olmaz. Z kuşağı terimi bir anlamda internet dünyasına doğanlar için tam da bu nedenle kullanılıyor. İnternetin baş döndürücü hızı, devasa bilgi ve veri akışı bizlerin hayatına sonradan girdi. Ancak Z kuşağı bu ortamda doğdu. Jenerasyonlar arasındaki TAM KOPUŞ burada başlıyor. Yasalar-üstü güç odakları, özellikle şu son on yılda dijital iletişimin tabana yayılmasıyla birlikte, devasa miktarlara ulaşan verileri yapay zeka programlarına yüklediler. İnce olasılık hesaplarıyla çalışan bu programlar, yedisinden yetmişine hemen herkesin, b...

Reuters haber ajansında borsa muhabirliği yaparken bu kadar çalışmıyordum. Her şey ücret karşılığı değildir. Toplumcu gerçekçilik motivasyonuyla hem ODTÜ sosyoloji formasyonumun bana kattıklarını hem de sorgulayıcılığımı destekleyen muhabirlik geçmişimden edindiğim tecrübeyi kullanıyorum. Kendi davalarıma ve haklı mücadeleme odaklanırken insanların olayları algılama biçimlerini gözlemliyorum. Hatalarını telafi etmeye çalışmak yerine yalan ve iftiralarda ısrar edenleri, organize suçlarda bilfiil rolü olan kişi ve adresleri yargıya taşımak mümkündür. Ancak bunu devletin en kilit kurumları yaparsa ortada büyük bir çürüme var demektir.  Bknz -  "Mahkeme kararlarına yön veren çocuk istismarcısı paramiliter çeteler" Kurumsal destekli manipulatörlerin işi niçin bu kadar kolay?..

Yapay zeka programlarıyla yapılan ses ve görüntü efektleri, Türkiye gibi muhafazakar bir ülkede toplumun ortasına atom bombası atmakla eşdeğerdir. On sene evveline kadar  İstihbarat Servislerinin  elinde olan bu teknoloji, bugün mahalle aralarında gezen organize çetelerin elinde.  Halkımızın dijital dünyadaki ilerlemeler konusundaki bilinçsizliği ve insanımızın sorgulamaktan uzak fevri mizacı bu teknolojiyi kullanan organize çetelerin elini güçlendiriyor.  Ses ve yüz algoritmalarının kullanıldığı video paylaşımlarına ilişkin TARAFSIZ UZMAN BİLİRKİŞİ İNCELEMELERİ Yargıda ve Emniyette vatandaşın kolayca ulaşabileceği merciler olarak halka hizmet vermelidir. Bu artık temel bir Anayasal ihtiyaç haline gelmiştir. Türkiye'de bir an evvel “Kötü amaçlı Deepfake Sorumluluk Yasası” Çıkarılmalıdır  Yargı ve Emniyet Birimleri; adli görüntü ve ses incelemesi yapılmadan, hesapların sahte olup olmadığı, telefon ve İnternet hatlarına dışarıdan müdahalenin olup olmadığı tarafsız...